Rtn.Selçuk Menteş’in “87.yılında Cumhuriyetimiz ve Getirdikleri” başlıklı yazısı

87. Yılında Cumhuriyetimiz ve Getirdikleri

 

87.yılını kutladığımız Cumhuriyetimiz tüm ulusumuza kutlu olsun. Bu yazımda çok büyük mücadele ve bedel ödeyerek kurulan Cumhuriyetimizin kazanımlarını değerlendirmek istiyorum.

Hepimizin bildiği gibi Türkün kurtuluş mücadelesi 1. ve 2. İnönü, Kütahya Altıntaş Savaşları, Sakarya Meydan Muharebesi ve Büyük Taarruz aşamalarından geçerek zaferimizle sonuçlandırılmıştır. Bu zaferi bize armağan eden başkomutan Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere tüm silah arkadaşlarını özlem ve minnetle anıyor ve hepsinin aziz hatıraları önünde saygı ile eğiliyorum. Bu zafer Lozan Barış Anlaşması ile taçlandırılmış ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmiştir. Herhalde Cumhuriyetin tapu senedi Lozan Anlaşmasıdır demek abartı olmasa gerek.

 

Cumhuriyetin kuruluş yılındaki ülkenin genel görünümüne bir göz atarsak: – Lozan’da tespit edilen sınırları içinde 750.000 km2 yüzölçümü olan (Hatay milli sınırlar dışındadır, 1939’da ana yurda katılır) büyük, çorak, bakımsız ve 12.000.000 civarında nüfusu olan yoksul bir ülke.

 

– Okuma yazma oranı % 8, kadınlarda % 0,1 olan eğitimsiz, yoksul ve cahil din adamlarının taassubu altında bir halk. Ülkedeki ilkokul sayısı 4.770, rüştiye (ortaokul) sayısı ise 115. Ayrıca verem, firengi, sıtma, trahom gibi hastalıklar kol geziyor. Ortalama ömür kırklı yaşlarda, bebek ölüm oranı binde dörtyüz civarındadır.

 

– Bugünkü anlamda karayolu yok denecek seviyede; demiryolu olarak İstanbul-Bağdat hattının milli sınırlar içinde kalan kısmı var ancak yabancılar tarafından işletiliyor.

– Ekonomi çok zayıf, kişi başı milli gelir 100 dolarlar civarında. Fabrika adına 3–5 atölyeden başka bir şey yok. Hatta 5–10 işçi çalıştıran yerler fabrika olarak niteleniyor. İğneden ipliğe her şey ithal ediliyor.

 

– Ziraat çok zayıf ve ilkel usullerle yapılıyor. Çalışma çağındaki genç nüfusun çok büyük kısmı yıllardır süren savaşlarda kaybedildiği için yük kadınların omzundadır.

 

– Kültür ve sanat hayatı çok cılızdı.

 

İşte böyle bir ülke devralan Cumhuriyet kurucularının işlerinin ne kadar zor olduğu ortadadır. Ancak onların yılgınlığa kapılma gibi bir niyetleri yoktur. Çok büyük yurtseverlik ve fedakârlıkla işe koyulurlar. Gerçekten cumhuriyetin ilk 15 yılında yapılanlar her türlü takdirin üzerindedir.

İlk hamle eğitim alanında olacaktır. Bu nedenle ilkyazımda eğitim konusu ele alınacaktır.

Ülkenin gelişmesi ve kalkınması için çok ciddi bir eğitim seferberliği gereklidir ve yapılacaktır. Ancak elde yeterli sayıda öğretmen elde bulunmamaktadır. İlk hamle olarak askerliğini çavuş olarak yapan ilk ve ortaokul mezunu kişiler tespit edilerek bunlardan bir sınavla seçilen kişiler bir yıllık sıkı ve ciddi kurslardan sonra eğitmen yapılacaktır. Daha sonra bunlardan başarılı olanlara tekrar 1 yıllık eğitim verilerek öğretmen olacaktır (bugün 350.000 öğretmen adayı atanma beklemektedir). 1924 yılında en önemli devrim kanunlarından tevhid-i tedrisat (eğitim birliği) çıkarılarak tüm eğitim kurumları maarif vekâletine bağlanmış, tekke, zaviye, türbe ve medreseler kapatılmıştır (acaba son yıllarda bu kanun delinmek mi istenmektedir?). 1928 yılındaki harf devriminden sonra kurulan ve halkevlerinin temeli olan millet mekteplerinde büyük bir okuma yazma seferberliği başlatılacaktır. 1940’lı yıllarda kurulan köy enstitüleri halkımızın ve özellikle köylümüzün aydınlanması için çok büyük bir adımdır, ancak Atatürk’ten sonraki zihniyetlerin kurbanı olacak ve köylünün ve halkın aydınlanmasından korkan zihniyet tarafından kısa zamanda önce etkinliği tırpanlanacak, sonra da kapatılacaktır. 1934 yılında yapılan üniversite reformu ile çağdaş anlamda üniversitelerin yolu açılmış, İstanbul’dan sonra 1944’de Ankara Üniversitesi kurulmuştur. Bugün ülkemizde bildiğim kadarı ile 120’den fazla resmi ve özel üniversite vardır.

 

Cumhuriyetin eğitim seferberliğindeki başarıda en büyük pay elbette ki Atatürk’e aittir. O olmadan devrimlerin yapılması hayal bile edilemezdi. Ayrıca Cumhuriyetin dört büyük maarif vekili Mustafa Necati Bey, Vasıf Çınar, Dr. Reşit Galip ve Hasan Ali Yücel’de bu seferberlikteki gayretleri ve çalışmaları ile çok önemli yere sahiptiler. Onları ve tüm çalışma arkadaşlarını saygı ve minnetle anıyorum.

 

Rtn.Selçuk Menteş